13 Kasım 2014 Perşembe

En Ateşli Numara!

İllüzyon, duyu yanılsaması olarak bilinir.
"Gerçek bir nesnenin duyular üzerindeki izlenimlerinin yanlış değerlendirilmesidir." diye açıklar sözlük.

İçindeki bol 'l' ve çok noktalı harflerden olsa gerek, kendinden göz yanıltıcı bu kelimeye ve içeriğine ilgim büyüktür. İlk tanışıklığı Sermet Erkin'le yapan bir grup madur çocuk arasında olsam da, bazılarımız ilgimizi kaybetmeden, soğumadan, dirayetle Copperfield, Mandrake ve bugün Criss Angel'a kadar taze tutabildik beğenimizi.

Peki 'illüzyon' sadece o şovlarda mı var sanıyorsunuz?
Bir de Dereköy'e gelin o zaman....

Geçen gün etrafı keşfetmek için çıktığım bir yürüyüş sırasında, tam karşıma denk gelen evin sahipleriyle tanışma fırsatı buldum: Mehmet Amca ve Zeynep Teyze.

Samimiyet ve medeniyet Ege-Akdeniz köylüsünde sık karşılaşılan sihirli bir durumdur mesela. (Hamurda sihir var yani)

Evlerinin önünden geçerken kapıda karşılaştığım bu tatlı çift beni içeri kahveye davet ettiler. Olur mu olmaz mı, ay şimdi ayıp olmasın falan derken, paslı bir bahçe kapısından, toprak yol eşliğinde küçücük bir taş avlusu olan yine küçücük bir eve girdik. 3 metrekarelik taş avluya yerleştirilmiş, plastik sandalyelere oturduk. Avlu 4 basamakla çıklan evin giriş kapısının hemen önü. Evin salon kısmı oturduğum yerden görünüyor. Salon dediğime bakmayın, burası şehirlilerin 'hol' dedikleri yer kadar çünkü.

Mehmet Amca; Uzun boylu ve oturaklı bir adam. Belli ki gençken köyün yağızlarından biriymiş.
Uzun seneler elektikçilik ve köyün muhtarlığını yapıp, yakın zamanda kalbinde bir tekleme olunca, eve dönmüş. Bahçedeki taş fırını, lavaboyu ve diğer birçok şeyi elleriyle yapan kişi aynı zamanda.
(bkz. Evin Erkeği - Doktora Tezi)

Zeynep Teyze; Kısa boylu, hafif toplu, kırmızı yanaklı, sürekli gülümseyen bir kadın. Belli ki gençken köyün en güzeli değilmiş ama en pozitif ve maharetlisi olabilir. Hayat boyu evinin kadını olup, hala haftada 3 kere ekmeğini fırında pişirip, ektiği bostandan (domtesten, bibere, bamyadan, patlıcana) sebzelerini toplayıp, yemeğe dönüştüren kadın kişi. Tabii diğer ev işlerinden de o sorumlu (tavuklar ve ineklerin bakımı)

Sohbet sırasınca, neşelerinden ve  güleryüzlerinden  etkilendiğim (şapkasından tavşan çıkaran adamlardan daha çok) bu çifte sevgi dolu gözlerle bakıp:
"Yaa, canlarım yaaa... Bu kadar yokluğa rağmen, bak nasıl da mutlular. Ekmeklerini taştan çıkartıp, sarılmışlar birbirlerine nasırlı elleriye... Kıyamam ya, bak nasıl da kıkırdıyor hala kadın" diye içimden en şiirselinden üzülürken, Zeynep Teyze patlatıyor bombayı:

"Şu ilerideki dağın eteğindeki sınırı gördün mü?"
Ben elimi gözlerime siper yapıp, o çizgiyi görmeye çalışırken,
"İşte onun da ötesine kadar devam eder bizim arazi. Bereketlidir bizim buralar. Ne eksen çıkıverir. Ek sen de bahçeni"....

Vay anasını!!! Ne numara ama....

Sen daha bozuk parayı camdan geçirip, iskambil kağıdıyla ayna kırmaya devam et Criss, elin köylüsü sahip olduğu dağı yok etmiş, üstelik 'Para' kullanmadan beslenebiliyor, ısınabiliyor ve yaşabiliyor...
Yetiyo mu yeteneğin buna? Ha?

 -----
Hayatımın illüzyonuna şahit olup, eve döndüm.
Ben de bu 'Para sihirini' kendime uyarlamalıyım diyip, hemen kendime has bir numara peşine düştüm.

En mutlu halimle "Expecto Patronum" diye fısıldadıktan sonra Ta taaa:





'0' TL'ye mal olan bir bahçe şöminesi...
Bununla neler mi yapabiliyorum?

1- Bahçedeki kuru otları bir hareketle yakıp, yok edebiliyorum (izi kalmıyor)
2- Hava soğukken hissetmiyorum.
2- Ateş kenarında oturan herkesi mutlu edebiliyorum


Annem, dal parçalarına geçirip, pişirdiğim mantarları yedikten sonra ateş numaramı izlerken

Houdini ve karısı Bess'in 'Metamorfoz' numarası kadar etkileyici olmayabilirim henüz ama çalışmalarım devam edecek.
İzlemede kalın sevgili İllüzyon-severler...









6 Kasım 2014 Perşembe

Seni Özledim Y.S.

Seni deli gibi özledim Y.S...

"   Biliyorum, bu taşınma işi çok ani oldu ve sana yeni adresimi bile bildirmeden gittim. Ama zaten burada sen çok zorlanırdın. Neyse benim için herşey yolunda hatta inanmayacaksın hergün yemek yapıp, 3 öğün yiyen bir tipe dönüştüm. Eskiden hep seninle organize ederdik bu yemek işlerini; sen önerirdin, ben seçerdim ve yine sen sipariş ederdin. 
    
   Bazen öyle günler oluyor ki, canım bir anda 'Izgara Somonlu Noodle' çekiyor ama sonra fark ediyorum ki ne sen varsın ne de o restoran. Halbuki eskiden öyle miydi, ne zaman canım çekse hemen sen bana Wagamama'dan bir tane sipariş ediverir, yarım saat sonra da ben yeme halinde olurdum. Şimdiyse eğer canın çekerse, en yakın yeme tarihi ertesi gün akşam oluverdi. O da prodüksiyona gönlün varsa ve bütün malzemeyi alabilmek için 15 km yol gitmek, iştahını kaçırmayacaksa. Ee, bir de biliyorsun ellerin mahareti henüz damak lezzetine ulaşamadıysa o da ayrı bir sıkıntı. Sırf bu yüzden her akşam Gordon Ramsey ile Pratik Tarifler okuluna takılıyorum (TV'de bir nevi gurme açık öğretim)
   
   Neyse her şeye rağmen şikayet edemem; burada hayatım oldukça güzel ve sağlıklı. İnanır mısın her hafta pazara gidiyorum. Ama değiyor be... Bir görsen buradaki sebze ve meyvenin körpeliğini, işi bırakırsın. Hem de öyle İstanbul fiyatları değil. Senden sipariş verdiğim bir öğün fiyatına bütün haftalık erzakı tamamlıyorum inanmazsın. Malumun, 'Evlere Servis' mevhumu gelişmediği için diğer alışverişlerimi de, eve 1 km uzakta olan markete yürüyerek yapıyorum. Tabii kendim taşıdığım için öyle her kafama eseni alamıyorum ama olsun spor da oluyor bir nevi işte. 

Biliyor musun en kötüsü neydi sensizliğin, ilk başlarda bir kaç öğleni aç geçirmek zorunda kaldım.
Öyle atıştırmalıklardan da hoşlanmam hatırlarsın, ana yemek olmayınca ne yapacağımı şaşırdım. Seni düşündüm, hüzünlendim, hem de çok...

Ama herşey unutuluyor, sen bile! 
Şimdi sistemi kurdum. Artık yemekleri bir gece önceden hazırlıyorum. Bütün hafta ne yiyeceğimiz aşağı yukarı belli. Öyle 2 gün üst üste yemek de yok bak. Haa, bir de güzel yemek yapar oldum, şaşarsın. Sen varken hiç yapmazdım biliyorsun, sadece makarnayı kendim yapar, diğerlerini sana bırakırdım. Beni iyice tembelliğe alıştırmışsın fark etmeden Y.S...
Burada öyle 'Sabaha Kadar Açık' restoranlar da yok. Ahh ne çok yemişliğimiz vardır sabah 3'te Marmaris Büfelerden. Ama ne yalan diyim, gece yemeği olmayınca sporsuz da idare eder oldum şekil şemali. 
   
   Bak, sana geçenlerde yaptığım bir yemek fotoğrafını yolluyorum. Kim bilir kaça satardın sen bana şimdi bunu:)


Bu da mutfağım.




Neyse mektubumu tatlı ile bitirmek isterim. Orada kalan dostlara iyi bak. 
Kaynağın ve kaymağın bol olsun!